Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...

Misak-i Milli içinde...

Site Menüsü
Saat
Site Haritası
GÜNEYDOĞU ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ GELİŞMELERE GEBE

 

GÜNEYDOĞU ÇOK AMA ÇOK ÖNEMLİ GELİŞMELERE GEBE


Türk televizyonları, Türk gazeteleri Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Suriye, hatta İran’da yaşanan “halk kalkışmaları”nı oldukça detaylı veriyorlar ama Güneydoğu’da yaşanan “halk kalkışması” medyada nedense hak ettiği yeri bulamıyor.

Şükür bizde devlet isyancılara silah çekmiyor ama ister adına “sivil itaatsizlik” deyin, ister “demokratik özerklik”, Kürtlerin çoğunluk olduğu illerde artık “devlet otoritesi”nden bahsetmek çok zor. Üstelik, Kürtler PKK’dan da korkuyorlar ama “sivil itaatsizliğin” çok önemli bir ayağı kendiliğinden yaşanan (spontan) gelişmeler.

Artık, bölgede yaşayan her türlü “tatsızlığı” PKK’ya yüklemek de genel kabul görmüyor!

                            ***

En son Uludere’de 12 teröristin TSK tarafından öldürülmesi Güneydoğu’da kıyameti kopardı.

Son olayla ilgili çeşitli görüşler var ve her biri birbirinden vahim.

Bu iddialardan sadece birisinin doğru olması Diyarbakır meydanlarını, Ahmet Türk’ün dediği gibi “Tahriri Meydanı”na çevirebilir. Görüşler şöyle:

                            ***

1)Klasik görüş, her seçim öncesi olduğu gibi PKK’nın yine teröre başvurmak için hazırlık yaptığını, TSK’nın da ön adım alarak ülkeye saldıracak teröristleri sınırda bertaraf ettiğini savunuyor. Görüş, geçen haftalarda Kastamonu’da yaşanan “AKP konvoyuna yapılan garip saldırıyı” ve Apo’nun “kıyamet 15 Hazirandan sonra kopacak” tehdidini kendisini doğrulayacak örnekler olarak kullanıyor.

                            ***

2)BDP, saldırıların ardında AKP Hükümeti’nin olduğunu, Güneydoğu’da çatışmayı tırmandırarak AKP’nin Batı illerinden milliyetçi MHP oylarını çalmaya çalıştığını iddia ediyor.

 

Bu görüşe göre AKP TSK’yı kışkırtıyor! Misilleme olarak BDP “sivil itaatsizlik”ten tutun, seçimi boykot etmeyi, hatta Kürt ağırlıklı illere 12 Haziran günü seçim sandığı sokmama tehditlerini dile getiriyor.

                            ***

3)Saldırıyı ve benzer olası saldırıları TSK’nın bağımsız tertiplediğini, “eylemsiz milisleri” öldürerek bölgeyi karıştırmayı, hatta “olağanüstü hal”e geçiş yaptırıp, seçimleri erteletmeyi planladığını düşünenler de var. Bu kişiler daha çok medyada yer alıyor.

Cengiz Çandar “Oyuncuları ve oyunu merak ediyorsanız, bir zahmet, 12 Eylül (2010) anayasa referandumuna günler kala, Hakkâri’de mağaralara dalıp, ‘eylemsizlik’ halindeki 7 PKK’lıyı kim öldürttü, bir bakıverin. Devamı gelecek...” (Radikal- 17.05.2011) diye yazarak Nazlı Ilıcak metodu ile meramını ima yoluyla anlatmayı seçiyor ve her an “ben öyle demek istememiştim” deme seçeneğini elinde tutuyor.

Emre Uslu ise her zamanki densizliği ile aklımızla alay ediyor: 

“Gerek Kastamonu, gerekse de Şırnak’ta olan ve hatta Tunceli ve Van’da olacaklar aslında senaryosu birkaç yıl önce yazılmış ama Ergenekon soruşturmaları nedeniyle sahneye konmamış bir oyunun parçaları. Bu oyunun adı: AKP ve Gülen’i Bitirme Planı. Oyunu siz de artık biliyorsunuz. Güneydoğu’da ve batıda aynı oranda gerilimi tırmandırarak BDP ve MHP’nin oylarını arttırmak.” (Taraf-17.05.2010)

                            ***

Hâlbuki gelişmelerin çok daha basit bir açıklaması var:

AKP’nin çapsız, plansız ve programsız Kürt politikaları!

Muhakkak ki, hiçbir iktidar “Kürt meselesi”ne deva olamadı ama hiçbiri Türkiye’nin “en önemli meselesi”ni AKP Hükümeti kadar yüzüne gözüne bulaştırmadı.

Kuzey Irak’tan çekilirken ABD’nin TSK’ya duyacağı ihtiyaç nedeniyle, karşılık olarak “PKK terörünü bertaraf” etmeyi ABD’ye ihale edebileceğini planlayan AKP, ABD’den “sen de kendi Kürdüne bir şeyler yap!” tepkisini alınca 2009’da herhangi bir hazırlık, herhangi bir plan-program yapmadan; aniden “bayram değil, seyran değil eniştem beni neden öptü” kıvamında sorular sordurarak ortaya “Kürt açılımı” diye bir kavram attı. Hatta hamasi TBMM konuşması (Kasım 2009) bazı geri zekâlı Kürt aydınlarını ağlattı.

Oysaki Kürt açılımı Ekim 2009’da Habur kapısında hukukun ayaklar altına alındığı bir gösteri ile çoktan sezeryan geçirmişti.

Başbakan neredeyse 3 yıl Kürtleri hiç ama hiçbir şey yapmadan “Kürtlere özgürlük” sloganı ile aldattı!

Hâlbuki Kürt açılımı yapmak için ne program hazırlığı, ne de yüreği vardı!  

(AKP Hükümeti’nin Kürt Açılımı ile ilgili detaylı bir analiz okumak için bkz: “Yeni-Osmanlıcılık ve Kürt Açılmı”- Cüneyt Ülsever- Kırmızı Kedi Yayınları-2011)

                            ***

Kürt Açılımı’ndan hiçbir şey çıkmadı ama bölgede Kürt halkının beklentileri muazzam seviyede yükseldi.

Hele hele hükümet çeşitli devlet memurlarını kullanarak Apo ile İmralı’da görüşmelere başlayınca özellikle Güneydoğu’daki Kürtler arasında “Başbakan’ın muhatabı Apo, TSK’nın karşılığı PKK” algılaması doğdu.

Federasyon, demokratik özerklik, Kürtçenin de resmi dil olarak kabul edilmesi, tüm müfredatın Kürtçe öğretilmesi, çift Başbakan, GAP’ın Kürt özerk bölgesine devri v.b. gibi üzerinde hiç çalışılmamış “talepler” artık açıkça PKK’nın siyasi uzantısı olarak kabul edilen BDP tarafından dile getirilir hale geldi.

Ancak, eninde sonunda bu yüksek beklentilerin hiçbiri karşılan(a)mayınca Güneydoğu’da doğan “büyük beklentiler” seçim sathına girilerken “büyük hayal kırıklığı”na dönüştü. 

Kürt Açılımını yüzüne gözüne bulaştıran Başbakan 2011 seçimlerinde Güneydoğu’dan oy istemeye hiç yüzünün olmadığını görünce muazzam bir U-dönüş yaptı ve “Kürt meselesi yoktur” söylemi ile 2009’da kucakladığı Kürtleri 2011’de boşladı ve Türk milliyetçisi oylara gözünü dikti.

Ona-buna olan, Recep Tayyip Erdoğan’a da oldu, o da statükoya teslim oldu!  

                            ***

Öte yanda Başbakan’ın olumlu çıkışlarına kanan Apo da, BDP de Kürt halkı önünde çok zor duruma düştüler. Zira imalarla da olsa Hükümet’e kefil olmuşlardı. Başbakan’ın yavaş yavaş kendilerine dirsek çevirdiğini görüyorlardı ama sona dek umut beslediler.

 

Şimdi yaşanan büyük hayal kırıklığı ve fiyaskodur.

Apo’nun da BDP’nin de kendi halkı önünde prestiji kurtarmaları için salvo atma dönemine dönmeleri gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu.

 

Bir kez daha aldatılmışlık duygusu hiddete ve hatta şiddete dönüşmektedir.

                            ***

Güneydoğu’da yaşananların esas sorumlusu plansız-programsız bölgede beklentileri yükselten, ardından da büyük kırgınlığa ve hiddete önayak olan Hükümett’tir.

Kendi prestijlerini kurtarmak isteyen Kürt unsurlar “isyan” duygularını beter bileylerken, TSK da nizamı korumak görevini yerine getirmek için daha da sertleşecektir.

 

Güneydoğu’yu boş vaatlerle 3 yıl oyalayıp sonra da başıboş bırakan Hükümet, boşluğu dolduranları artık sadece seyrediyor.

 

Cüneyt Ülsever

culsever@odatv.com

 

Odatv.com

  
2247 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SİGORTA GÜNDEM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam19
Toplam Ziyaret1248778
Takvim
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.142532.2713
Euro34.804134.9436
Üyelik Girişi