Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür, Ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine...

Misak-i Milli içinde...

Site Menüsü
Saat
Site Haritası
TERÖR LANET OKUMAKLA SONLANMAZ

 

 

 

 

 

 

Terör 2001 yılında sıfırlanmış, hiç şehit verilmemişti. Ama 2002 yılında 6 şehitle tekrar harekete geçen terör,

2003 de 21,

2004 de 73,

2005 de 92,

2006 da 121,

2007 de 118,

2008 de 150,

2009 da 135,

2010 da 141

ve henüz 2011 yılının 10 ayın da 110 şehit vermiş durumdayız.

Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, ordumuzun "Başkomutanı" terörün yoğunlaştığı, hatta son olayların gerçekleştiği bölgeye yapacağı ziyareti "gizli" yapıyor, sonradan basına servis ediliyor. Bu bile gelinen acı noktanın itirafı niteliğinde olup, terör örgütünün arayıp da bulamadığı müthiş bir propaganda ve motivasyon kaynağı olduğu açıktır.

AKP iktidarında geçirdiğimiz son 10 yılda sürekli artan ve yükselen terör acaba hangi kaynaklardan güç ve destek buldu da, yok olma sürecinden tekrar bu günlere ulaştı?

Bir yandan eksik ve/veya yanlış siyasal politikalar, öte yandan artan gelir dağılımı eşitsizliği, 15 milyonu aşan yoksul vatandaş sayısı, özellikle terörün yoğunlaştığı bölgelerdeki feodal yapının hala anlamsızca desteklenmesi, insanların düşünmeden itaate zorlanarak baskılanması vb. gerçeklikler orta yerde el atacak sorumlular arıyorken, zaten başka ne beklenebilir ki?

Bu ve benzeri olgular ile bataklık sürekli canlı tutulurken, sivrisinekler nerden çıktı sorusu o kadar anlamsız ki?

Yıllardır terörün kökü kazınacak, akan kan yerde kalmayacak vb. teranelerle halkı kandırmaya devam ettiler. Her zaman dış mihraklar suçlandı. Tabii ki, bu türden oluşumlarda dış etkilerde vardır, ancak sen önce evinin önünü temiz tut, tüm vatandaşlarını mutlu et, sonra da dış mihraklara gerekli cevabını vermek yerine ne yaptın? Sorunun güvenlik boyutu dışındaki sosyal, ekonomik ve kültürel yönleriyle kimse ilgilenmedi.

Habur dan gelen teröristlerin ayağına Diyarbakır'dan hakim ve savcılar gider özel Habur Mahkemeleri kurulurken, bu ülkeye başta Türk Silahlı Kuvvetlerinde olmak üzere değişik alanlarda  yıllarca varan hizmetler etmiş insanların kapıları sabaha karşı basılarak, kelepçelerle tutuklanarak, aylarca hakim yüzü görmediler. Buna da "ileri demokrasi" diye tepinenler, devletten basına, kahvehaneden üniversitelere kadar her yerde görülür oldular. Hele de "liberal ya da eski kominist" yaftalılar her duruma uymakta olduğu gibii bu konularda da pek mahirler.

Her vatandaş suç işleyebilir, ama devlet görevlisi suç işler ise hem derhal hem de normal vatandaştan daha ağır cezalandırılmalıdır. Ancak, Hukukun tüm temel ilkeleri ayaklar altına alınarak, tutuklamayı esas yargılamayı ve delilleri öenmsiz sayarak değil. Hatta bu yöntem gerçekten suçlu olan insanların toplum nezdinde haketmedikleri bir mağdur/mazlum konumuna yükselmelerini de sağlamaktadır.

Yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesindeki yüzlerce  mensubu yerli yersiz, çoğunun gerçek dışılığı ve uydurma olduğu kanıtlanmış iddalarla hapislere tıkılarak, ordunun motivasyonu bozulmuştur. Terörle mücadele eden subaylar, terör bölgesinden ifade vermek üzere mahkemeler taşınır olmuşlardır. Peki siz olsaydınız aynı durumda, teröristle mücadele ederken aynı fedakarlığı hiç etkilenmeden aynen sürdürebilirmiydiniz?

Bir kısım basın her olayda, her kötü şeyin müsebbibi olarak günlerce, aylarca Türk askerini kötülerken, terörün bile sebebi olarak görüp bunlar ne işe yararlar, terörü de durduramadılar diye suçlamaya devam edip, hatta terörü yönlendirmekle dahi suçlayarak, sorumlu mevkidekilerin anlaşılmaz sessizlikler hata destekler açıklamları ile (Reşadiye saldırısı vb. gibi) tüm ordu mensuplarının moral ve motivasyonunu da elbirliği ile bozdular.

Yarın bazı medya organlarında bu olayların sorumluluğu da askerlere yıkılırsa şaşmayın. Zira, Başbakan daha ilk açıklamasında kendisi sanki seyirci imiş gibi muhalefeti suçlayıp, " çözüm önerisi getirmiyorlar" diye sorumluluğunu muhalafete yükledi.

Peki "kürt açılımı" sözcükleri dışında hiç bir açıklaması olmayan ülkenin yönetiminden sorumlu AKP hükümeti, ne iş yapar? terörü kim önleyecek? Biz vatandaş olarak kime hesap soracak, kimden güvenlik ve huzur bekleyeceğiz?

Hükümetimiz ve emrindeki devletin/halkın memurları dış ülkelerin sorunları, tüm dünyanın terörist saydığı Hamas'ın teröristlerinin kurtarılması için aracılık, müslüman ülkelerin ABD ve AB emperyalizmine teslim edilmesi vb. işleri derhal bırakmalıdırlar. Ülkemin ve halkımın en birinci sorunu olan teröre, artık bir son vermelidirler.

Bu ülkede gerçekleşen iyi şeyler hep AKP ve hükümetinden, kötü yada riskli işler de hep devletten hatta muhalefetten kaynaklanıyor anlayışını hangi aptal kabul edecek?

Öte yandan toplumumuzda gelişen terörü olağan görme, vurdumduymazlık ve daha kötüsü ülke kan gölüne dönmüşken hiçbir şey yokmuş gibi günlük hayatına devam eden, hatta vur patlasın çal oynasın anlayışları için ise söyleyecek ne olabilir ki?

Tüm vatandaşlarımız, terörün herkese zarar verdiğini, hep birlikte karşı durmamız ve çözüme katılmamız gerektiğinin bilincinde olmalıdır.  Bu güzel ülkenin birlik ve huzurunun bozulmasına, Mustafa Kemal'in önderliğinde misak-i milli için hep birlikte mücadele ettiğimiz özgürlüğümüz ve geleceğimize elele sahip çıkmalıyız.

Vatandaş olarak özgürlüğümüze, huzurumuza ve geleceğimize ait sözümüz olmalı. Başkalarına bırakmadan, tüm vatandaşların eşit hak sahibi olduğu, her vatandaşın inanç, kültür ve yaşama dair istekelerinin eş değer kabul edildiği; laik, tam demokratik, sosyal bir hukuk devletinde özgürlük ve refah içinde yaşamak için sen de sözünü söyle...

Fedai TOYRAN

 

 

 

  
2092 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SİGORTA GÜNDEM
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam33
Toplam Ziyaret1249934
Takvim
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.477332.6074
Euro34.596434.7351
Üyelik Girişi